HİZMETLERİMİZ


İŞ HUKUKU
İş Hukuku, işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisini konu almakta olup bu alandaki düzenlemeler esas olarak 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında yer almaktadır.
Taraflar, güven esaslı olarak imzaladıkları iş sözleşmesinin başlangıcından sonuna kadar birtakım hak ve yükümlülüklere sahip olup iş ilişkisinin devamı süresince mevzuat düzenlemelerine uygun davranmaları gerekir. Bu açıdan işe başlama sırasında taraflar arasındaki ilişkinin doğru şekilde iş sözleşmesine aktarılması, iş ilişkisinin devam ettiği süreçte ise bu ilişkinin kanun ve iş sözleşmesi hükümlerine uygun şekilde yürütülmesi ve elbette iş sözleşmesinin sona erme sürecinde kanun hükümlerine uygun şekilde fesih sürecinin yönetilmesi oldukça önem arz etmektedir.
Ayrıca iş sağlığı ve güvenliği konularında da 6331 sayılı İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanunu başta olmak üzere ilgili mevzuat düzenlemelerine uygun hareket edilmesi tarafların haklarının korunması hususunda özellikle dikkate alınmalıdır.




ŞİRKETLER VE TİCARET HUKUKU
Ticari faaliyet yürüten işletmelerin kuruluşu, yönetimi, tasfiyesi ve ortaklar arası ilişkileri konu alan Şirketler ve Ticaret Hukuku, ticaret şirketlerine ilişkin normları belirleyerek, şirketlerin yasal çerçeve içinde faaliyet göstermesine olanak tanır.
Bir şirketin kuruluş aşamasında, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu başta olmak üzere ilgili kanun ve yönetmeliklerin belirlediği koşullara uygunluk sağlanması gerektiği gibi yine ortakların, yöneticilerin ve alacaklıların hakları ve sorumlulukları da bu hukuksal zemin üzerinde şekillenmektedir.
Şirket birleşme ve devralmalarını da kapsayan süreçlerin Şirketler Hukuku normları çerçevesinde yönetimi, sermaye şirketlerinin sürdürülebilirliğini artırırken, olası hukuki sorunların da önüne geçer. Aynı zamanda, yatırımcıların güvenini sağlamak ve rekabetçi bir ekonomik ortam oluşturmak için de kritik önem taşıyan Şirketler Hukuku, ticaret hayatının düzenlenmesinde ve güvenilir bir işletme ortamının oluşturulmasında hayati bir öneme sahiptir.


GAYRİMENKUL HUKUKU
Taşınmaz malların alım, satım, ipotek tesisi ve devri gibi işlemleri düzenleyen Gayrimenkul hukuku, hak sahiplerinin haklarını korur ve ilgili işlemlerin yasal çerçeveler içinde gerçekleştirilmesini sağlar. Gayrimenkul hukuku, tapu işlemleri, ipotek, intikal ve kiralama gibi konuları kapsar.
Bir gayrimenkul alım satım sürecinde, hukuki danışmanlık almak büyük önem taşır. Tapu kaydının incelenmesi, ilgili borç ve ipoteklerin kontrol edilmesi, tarafların hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesi, olası hukuki sorunların önüne geçer.
Gayrimenkul hukuku, sadece bireyler için değil, aynı zamanda gayrimenkul geliştirme projeleri ve yatırımcılar için de kritik öneme sahiptir. Sağlam bir hukuki altyapı, sektördeki güvenilirliği artırır ve yatırımcıların korunmasını sağlar. Bu nedenle gayrimenkul hukuku, ekonomik büyüme ve etkin mülkiyet yönetimi açısından vazgeçilmezdir.




KİRA HUKUKU
Kira Hukuku, kiracı ve kiraya verenler arasındaki hak ve yükümlülükleri konu almakta olup kira ilişkisine dair genel ve özel hükümler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu kapsamında düzenlenmektedir.
Kira ilişkisine taraf olan kiracı ve kiraya verenler arasındaki hak ve sorumluluklar kira sözleşmesinde özel olarak belirlenmektedir. Bu anlamda kira sözleşmesinin süresi, kira bedeli, ödeme koşulları, bildirim süreleri gibi hususların sözleşmede açıkça belirlenmiş olması önem arz etmektedir.
Kiracının tahliye edilmesi, depozito iadesi, sözleşme yenilemesi gibi durumlar da yasal çerçevede düzenlenmiş olup ayrıca, kira artışı ve sözleşme feshi gibi konular da sıkça yaşanan hukuki uyuşmazlıklar arasındadır.


BİLİŞİM HUKUKU
Bilişim hukuku, gelişen teknolojiyle birlikte ortaya çıkan bir hukuk disiplini olup internet ve dijital ortamda gerçekleşen işlemlere ilişkin hukuki düzenlemeleri kapsayan bir alan olarak öne çıkmaktadır. Bir çok alana temas etmesi sebebiyle çoklu disipliner bir hukuk dalı olarak kabul edilen Bilişim Hukuku, elektronik sözleşmeler, fikri mülkiyet hakları ve siber güvenlik gibi konuları içerir
Ayrıca, elektronik ortamda yapılan sözleşmelerin geçerliliği ve güvenliği, bilişim hukukunun önemli bir parçasını oluşturur. Bilişim hukuku, dijital dünyada oluşabilecek anlaşmazlıkların çözümünde de etkili bir rol oynar. Sonuç olarak, bilişim hukuku, hızlı değişen teknoloji dünyasında güvenli ve adil bir ortam sağlanması açısından kritik bir yere sahiptir.




ENERJİ HUKUKU
Enerji kaynaklarının üretimi, iletimi, dağıtımı ve tüketimi ile ilgili hukuki düzenlemeleri kapsayan Enerji Hukuku, elektrik, doğalgaz, akaryakıt ve yenilenebilir enerji kaynakları gibi çeşitli alanlardaki faaliyetleri düzenlerken bir taraftan da piyasa mekanizmalarının sağlıklı bir şekilde işlemesini amaçlar.
Enerji kaynakları ve üretimi ile bir taraftan "ekonomik kalkınma" amaçlanmaktayken diğer taraftan da "çevre" faktörü göz önünde bulundurularak yerel mevzuat ve uluslararası sözleşmeler çerçevesinde ilerlenmektedir. Bu anlamda çevrenin korunması amacıyla özellikle yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji kaynaklarına (hidro, jeotermal, güneş, rüzgar, biyokütle vb.) ilişkin olarak son yıllarda kapsamlı şekilde mevzuat düzenlemeleri yapılmış ve kamu teşvikleri sağlanmıştır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi, enerji verimliliği ve çevresel sürdürülebilirlik, günümüzde enerji hukukunun en önemli bileşenlerindendir. Bu çerçevede, Enerji Hukuku, aynı zamanda tüketicilerin haklarını koruyarak, adil fiyatlandırma ve hizmet kalitesinin sağlanmasına katkı sağladığı gibi sürdürülebilir bir enerji için de temel bir altyapı sunmaktadır.


TÜKETİCİ HUKUKU
Tüketici Hukuku, mal ve hizmet alışverişinde bulunan bireylerin haklarını korumaya yönelik düzenlemeleri kapsayan bir hukuk disiplini olup tüketicilerin özellikle haksız ticari uygulamalara ve fiyatlandırmalara karşı korunması ve tüketici ile satıcı arasındaki ilişkinin düzenlenmesi açısından kritik öneme sahiptir.
6502 sayılı Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanun, tüketicilere sağlanan hakları, sözleşmelerin geçerliliğini, cayma hakkını ve ayıplı mal veya hizmet durumunda yapılması gerekenleri düzenlemektedir.
Tüketicilerin satın aldıkları mal/hizmetlerin güvenli, kaliteli ve beklentilerini karşılayacak şekilde olması beklentisini öncelikleyen bu hukuk disiplini, yanlış veya yanıltıcı reklamlarla mücadele eder ve tüketicilerin başvuru, şikayet ve itiraz haklarını kullanma imkanı sağlar. Söz gelimi, tüketicilerin haklarının korunması açısından Tüketici Hakem Heyeti gibi mekanizmalar önemli bir role sahip olup tüketicilerin haklarının güvence altına alınması açısından pratik sonuçlar sağlamaktadır.




FİKRİ VE SINAİ MÜKLİYET HUKUKU
Fikri Mülkiyet Hukuku, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri başta olmak üzere hak sahiplerinin iktisadi değer taşıyan fikrî emek ürünlerini konu alan hukuk dalıdır. Fikir ve sanat eserlerine ilişkin hak sahiplerinin hakları 5846 sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Fikri mülkiyet hukuku, bir taraftan inovasyonu teşvik ederken, diğer taraftan da yaratıcılığın ekonomik değerini artırır. Bu alandaki düzenlemeler, eser sahiplerinin haklarını savunmalarını kolaylaştırarak, fikri mülkiyet ihlallerine karşı hukuki koruma sağlar.
Sınai Mülkiyet Hukuku ise, marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin hakların korunmasına ilişkin hukuki düzenlemeleri ihtiva eder. Bu çerçevede sınai mülkiyet hakkı, genel olarak sanayide ve tarımdaki buluşların, yeniliklerin, yeni tasarımların ve özgün çalışmaların ilk uygulayıcıları adına; ticaret alanında üretilen ve satılan malların üzerlerindeki üretici veya satıcısının ayırt edilmesini sağlayacak işaretlerin sahipleri adına tescil edilmesini ve böylece ilk uygulayıcıların ürünü üretme ve satma hakkına belirli bir süre sahip olmalarını sağlayan gayri maddi bir hak olarak tanımlanmaktadır.
Bu anlamda hak sahiplerinin gerek fikir ve sanat eserleri üzerindeki fikri mülkiyet haklarından gerekse de sınai mülkiyet kapsamında korunan haklardan faydalanabilmesi adına tescil ve kayıt başvuruları oldukça önem arz etmektedir.


VERİ KORUMA VE GİZLİLİK
Bireylerin kişisel verilerinin güvenliği ve gizliliğinin korunması amacıyla getirilen düzenlemeler oldukça önem taşımaktadır. Özellikle teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, kişisel verilerin korunması daha da önemli bir hale gelmiştir.
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile, kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esaslar belirlenmiştir.
Kanun, bir taraftan bireylerin kişisel verilerini koruma altına almaktayken diğer taraftan da bu verilerin işlenmesi sırasında veri sorumlusunun aydınlatma yükümlülüğü başta olmak üzere veri güvenliğine ilişkin birtakım yükümlülükler getirmektedir.
Veri koruma ve gizlilik, yalnızca bireyler için değil, aynı zamanda işletmeler için de kritik öneme sahip olup mevzuattan doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi, işletmeleri karşılaşılması muhtemel idari, adli ve cezai yaptırımlara karşı da korumaktadır. Aynı zamanda güçlü bir veri koruma politikası, müşteri güvenini artırır ve olası hukuki riskleri de en aza indirir. Dolayısıyla veri koruma ve gizlilik, dijital çağın vazgeçilmez unsurlarından biri olarak hayati öneme sahiptir.




ARABULUCULUK
Arabuluculuk, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların karşılıklı müzakere yoluyla çözülmesini sağlayan alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Tarafların tarafsız bir arabulucu huzurunda bir araya gelerek uyuşmazlığı çözme fırsatı bulmasını sağlayan arabuluculuk süreci, mahkeme yargılamasına göre daha hızlı, esnek ve ekonomik bir süreçtir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk huzurunda çözümlenebileceğini düzenlemiştir.
Arabuluculuk süreci esas olarak ihtiyari bir süreç olmakla birlikte ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise dava açılmadan önce arabuluculuk başvurusu yapılmış olması gerekir. Dava şartı kapsamında dava açılmadan önce ticari uyuşmazlıklar, iş hukuku uyuşmazlıkları, tüketici hukuku uyuşmazlıkları, kira uyuşmazlıkları, taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar ile kat mülkiyetine ilişkin uyuşmazlıklar yönünden arabuluculuk başvurusu yapılması zorunludur.
Arabuluculuğa elverişli tüm uyuşmazlıklar açısından taraflar, arabulucu aracılığıyla iletişim kurarak, ihtiyaçlarını ve beklentilerini dile getirebilir. Arabuluculuk sürecinde arabulucu, tarafların istekleri doğrultusunda çözüm bulmalarına yardımcı olurken, tarafların müzakere yeteneklerini geliştirmelerine de katkıda bulunur. Bu süreç taraflar arasındaki ilişkilerin korunmasına da katkıda bulunur.
Dolayısıyla, arabuluculuk süreci, uyuşmazlıkların çözümünde etkili, hızlı ve dostane bir yol sunar ve arabulucu huzurunda tarafları ortak bir çözüm bulmaya teşvik eder.
